26 Şubat 2015 Perşembe

Mavi Fil

Sen hiç mavi fil gördün mü? Ben gördüm. Canlı, gerçek bir fil değildi ama benim gerçeğim oldu.
Nasıl mı? Anlatıyorum…
Dünyaya şüphe ile bakıyordum, varlığımı sorguluyordum, yaşamın anlamını sorguluyordum. Gerçekle çoktan karşılaşmış olmama rağmen şüphe ile bakıyordum. Çünkü bu kadar yakınımda olmamalıydı, çünkü ben gerçeği tanımayı hak edecek kadar önemli bir şey yapmamıştım. Ben özel miydim, evet herkes gibi ben de özeldim. Fakat o kadar dipten bakıyordum ki kendime, kendimi o kadar yetersiz ve değersiz buluyordum ki, kendimle arama koyduğum mesafe o kadar fazlaydı ki kendimi özel görmüyordum.
Kimdim ben, neden buradaydım, ne yapmaya gelmiştim. Tanrı var mıydı, varsa benimle ilgileniyor muydu? Varsa bizi neden bu gezegene göndermişti? Sorular bitmek bilmedi, cevaplar neredeydi?
Bütün kötü şeyler benim başıma geliyor, doğuştan şansızım, bu şekilde yaşlanıp ölüp gideceğim diye düşünüp kendi dramımı kendim yaratıyordum. Kim bilir bunu yapmaktan zevk alıyordum, acıdan zevk alıyordum.
Kimse beni sevmiyor, bir işim yok, bir hayatım yok, bir geleceğim yok,  zavallıyım diyordum. Tüm günü kendimi acımakla geçiriyor, geçmişte kendi yarattığım üzüntüleri defalarca kendime yeniden yaşatıyor ve mutsuz oluyordum. Uyanmak istemiyordum, hayattan ve kendimden uzak kalabilmek için kendimi uyutuyordum. Ne kadar zamanı bu şekilde harcadım hatırlamıyorum. Çok zaman olmalı.
Fakat bir taraftan içimden bir ses yaşamın bir anlamı olduğunu söylüyordu. Neydi anlamı, bekliyordum…
Ve bir gün, (çok ayrıntıya girmeyeceğim) onunla tanıştım. Her soruma yanıt veriyordu, sormadığım hiçbir şeyi anlatmıyordu. Bir o kadar sıradan, bir o kadar tanıdık, bir o kadar şaşırtıcıydı. Ben şüphe duymaya devam ettim. Sorulardan vazgeçtim, cevaplardan kaçtım, erteledim, korktum, sustum…
Sorgulamadan sıradan hayatıma devam ettim, işleyen dünya sistemine uyum sağladım, nefes alıp verdim, temel ihtiyaçlarla yetindim ve devam ettim. Böyle devam ederim diyordum, böyle geçer hayat yeterli diyordum. Bir yandan korkuyordum elimde olanları da kaybetmekten korkuyordum…
Ve bir gün korktuğum sıra dışı bir şekilde başıma geldi. Ve ben ertelediğim soruları tekrar sormaya başladım. Sonsuz bir boşluktaydım, yine korkuyordum.
Güvendiklerime güvenmiyordum artık, daha çok şüphe ediyordum. Gerçek neydi net bir şekilde bilmek istiyordum. Bu sefer cevabı bilmeden devam edemeyecektim.
Yıllar sonra tekrar ona sormaya başladım. Nasıl devam edeceğim ben dedim?
“Kendi gerçeğini kendin yarat dedi”. Nasıl yapacağımı bilmiyorum dedim.
“ İyi niyetle düşündüğün, safça korkmadan istediğin her şeyin bir gün olacağını göreceksin dedi”.
Nasıl oluyor dedim. İstersen bir dene dedi.
Nasıl dedim. “Hiç karşılamayacağın bir şeyi düşün” dedi. Mesela; boynuzlu bir kedi, beş ayaklı koyun. Bir şekilde , herhangi bir yerde mutlaka karşına çıkacak dedi.
Tamam dedim. O gece şüpheyi kenara bırakıp “ Mavi bir fil” düşündüm.
Aradan birkaç gün geçti, mavi fil hala çıkmadı karşıma dedim. “Beklentiye girme, akışına bırak, çıkacak dedi”. Tam bir hafta sonra bir arkadaşımın ofisinde mavi fili gördüm, gerçek bir fil değildi, bir bibloydu ama maviydi ve fildi. Ertesi gün bir arkadaşımın evinde aynı fil biblosunu gördüm. Ve ertesi hafta başka bir yerde. Bu kadarı tesadüf olamazdı.
Artık şüphesizdim. Geçmişe dönüp baktığımda kimse bana bir şey yapmamıştı, yaşadığım olumsuzluklar korku ve endişelerimin, yaşadığım iyi şeyler iyi niyetlerimin sonucuydu.  Kendi hayatını ancak özgür iradenle kendin yaratabiliyordun ve Tanrı vardı ve seninleydi. O günden sonra sadece mavi fil karşıma çıkmadı. Safça, iyi niyetle istediğim her düşündüğüm şey de karşıma çıkmaya başladı.
Eğer istersen, sevgiyle, iyi niyetle, korkmadan, kendine engel koymadan isteyeceğin her şey bir gün karşına çıkabilir. İş, aşk, para, sevgi, arkadaş, dost, ev, araba veya mavi bir fil …

“Tek yapman gereken her gün ve her an kendi gerçeğini yeniden ve “yeni”den seçmek. Tabii eğer istersen…” Ausey